Şeyma ile Ravi isimli bir yerde iftara gitmek için sözleştik bugün, sonrasında da tatlı yeriz dedik. Ravi’nin; dolu olması sebebiyle kapısından çevrildiğimiz, rezervasyon yaptırmak istediğimizde yapmadıklarını öğrendiğimiz, uzunca bir süredir de gitmek istediğimiz tatlıcının yanında olması bize de sürpriz oldu. Mekanın isminden yola çıkarak ravioli yememiz gerektiğini düşündük ve patlıcanlı, ıspanaklı ve beş peynirli çeşitlerinden beş peynirli olanı yemeyi seçtik. Daha önce ravioli yememiştim. İçinde ve üzerinde peynirler olan soslu dikdörtgen hamur parçaları. Böyle yazınca biraz tuhaf oldu ama tadı güzeldi aslında. Fazla peynirden bayılmadık ya da hamur rahatsız etmedi bizi. Tekrar mutlaka yerim ama sıklıkla canımın isteyeceğini sanmıyorum. Yan tarafı kontrol edip boş yer olduğunu gördükten vakit kaybetmeden tatlımızı yemeye gittik. Günler sonra kavuştuğumuz brownilerimizden ikimizin de memnun kaldığını söyleyebilirim, yanındaki çaydan da tabii. Brownienin keki sıcak ve yumuşacıktı, üstüne dökülen çikolata da tatlı ihtiyacını fazlaca karşılıyor, çileklerse tadı yumuşatarak tatlıyı dengeliyordu. Tatlıdan sonra dışarıda bekleyen insanları da düşünüp fazla oturmadan kalktık. Daha önce gittiğimiz tatlıcıların da önünde uzunca kuyruklar vardı. Evet tatlılar çok güzel ama kuyruk oluşturacak kadar mı, emin değilim. Yürürken dolaşmak için birkaç dükkan aradık. Pazar olduğundan mı, ramazan olduğundan mı yoksa her zaman böyle durgun mu oluyor bilmiyorum ama saat on bile değilken neredeyse açık dükkan kalmamıştı. Bulduğumuz birkaç yeri gezdikten sonra yine çok faydalı bir alışveriş yaparak telden kedi kulaklı taç aldık. Gezecek ve yapacak bir şey kalmadığından emin olduktan sonra ayrıldık. Benimse aklım pinokyoda kaldı.